14 Eylül 2011 Çarşamba

Türkiye’m, cennet Vatanım...

Ülkem, Türkiye’m, cennet vatanım...
“Türküm, doğruyum, çalışkanım.
Küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymaktır.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene“…Bu sözler evet bu sözler ülkesini, milletini sevenler için çok anlamlıdır. Böyle olmasa yıllardır gencecik fidanlarımız gözlerini kırpmadan canlarını verirlermiydi? Analar, babalar yüreklerine taş basarlarmıydı? Bu vatan sevgisi bambaşka bir şey bunu hissedenler anlar anlamasına da anlamayanlar, duyarsızlar, hainler ve onların işbirlikçileri de çoğalmadı değil!!!

Hainler ve işbirlikçileri azdıkça azdı can almaya devam ediyor. Vatan hainleri demokratik özerliğini ilan etti. Meclis toplantılarını şov gösterileriyle yapıyor ve aldıkları kararlarını geciktirmeden ilan ediyorlar.

Bu ne küstahlıktır ki Şırnak’ta teröristler öğretmenlerimize” Gidin yoksa canınızı yakarız” diye tehdit edebiliyor. Kimlerden bu cesareti alıyorlar bir türlü aklım ermiyor.

Vatanını seven aydın, yazar, çizer, asker her kimse içeri atılıyor, İmralı’da yatan hainin kahramanlaştırılmasına izin veriliyor… Hainler elini kolunu sallaya sallaya geziyor, suçu bile henüz kanıtlanmamış tutuklu gazeteci, ölümle pençeleşen eşinin yanında olamıyor.Ne kadar acıdır ki yavaş yavaş değil hızla insanlığımızı hırslarımız ve ihtiraslarımız yüzünden kaybettiğimizi görüyorum.

Siyasi erklerin tutumu, tavrı, söyledikleri yenilir yutulur türden değil maalesef. Bırakın be kardeşim söz düellosunu da cennet memleketimin sorunlarına çare bulun. Sorun yaratmayın, insanları germeyin çözüm üretin.

Anaları ağlatmayacaktınız ne oldu? Yoksa sadece seçimlerde söylenen boş sözlerden sadece birisimiydi?

Ayrıca, 12 Eylül acılar, karanlıklar, ölüm ve zulüm ile tarihin sayfalarına geçmiştir. Ne dramlar yaşanmış, nice gencecik fidanlar yok edilmiştir. Yetmez ama evet’çilere sormak istiyorum: 12 Eylülcülerden hesap sorulacaktı ne oldu?...

Her ne kadar 12 eylül hafızalarımıza kara gün olarak kazınmış olsa bile günümüzde yaşananlar da o günleri aratmayacak türden maalesef…

Ülkem, cennetim, Türkiye’m ne durumdasın, halkın acılı ama suskun, halkın perişan…Bilemez oldu, bilenler ise susturuldu.

İç politika ile kafalar karışık. Sıfır sorunlu dış politika ise içinden çıkılmaz bir hal aldı. Füze kalkanı kime karşı, neden ve niçin? Libya ile kardeşken düşman olduk. Suriye’ye ağabeylik yapalım derken birde kendimizi İsrail ile nerdeyse savaşır halde bulduk.

Vatanım, memleketim, cennet Türkiyem derdim çoktur hangisine yanayım. Hangisini anlatayım.Halkım aç, halkım işsiz, tarım ve hayvancılık bitmiş, sanayi çökmüş, ekonomiyi bilen yok…Her şey çok daha beter olmuş!...İç düzenimiz karışık, çözümsüzlük almış başını gidiyor.Her gün verilen şehitler…Halkımın yitip giden umutları…

Vatanım, memleketim, cennet Türkiye’m sana yakışmayanlar yakıştırılıyor.Türkiyem bağımsızlığın için nice kahramanlar senin için canını vermiş, destanlar yazılmış, tarihte bağımsızlık savaşın mazlum milletlere örnek olmuştur.Ama gel gör ki bugün umutlar yavaş yavaş tükenmek üzere.Bu gün gaflet, delalet hatta hıyanet içinde bir çok insan!!!

Umutların tükendiği bir sırada umut olan Mustafa Kemal ATATÜRK, silah arkadaşları ve adsız kahramanlarımızın bizlere emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşamalıdır. Bağımsızlığımızdan asla taviz verilmemelidir. Kahraman Türk Milleti olarak bizlere düşen görevi layıkıyla yerine getireceğimizden eminim.

Her umutsuzluğun ardında mutlaka bir umut vardır….

14.09.2011
Nermin AYDINLI

31 Ağustos 2011 Çarşamba

BAYRAM BENİM NEYİME!!!

Yine göz yaşı, yine kan!!!
Bayram benim neyime…
Analar ağlıyor,
Yar ‘kara bahtım, kör talihim’ diye feryat ediyor.
Yine göz yaşı, yine kan!!!
Bayram benim neyime…
Dört bir yanda şehit cenazeleri,
Bir yanda insanlığını yitirmiş hainler ve onlara çanak tutanlar.
Bir yanda ise sivilleşmenin sevinci ile başkomutanlık zaferi!!!
En acısı “Canım, kanım, aldığım nefesim” diyen annenin dizeleri…
Bayram benim neyime…
Yine göz yaşı, yine kan!!!
Bir gazetenin yazdığı gibi:
Ne Zafer’in
Ne Şeker’in
Tadı kaldı…
Ülkem kan ağlıyor, yaşam anlamsız…
Bayram benim neyime,
Kan damlar yüreğime…
Gözlerden akan kana rağmen “Vatan sağ olsun” diyen asker millet geleneğinden gelen bu Ulusun karşısında Vatanın Kutsallığı tartışılamaz bile…
Türkiye Cumhuriyeti, başta Başkomutan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün, silah arkadaşlarının yani kısaca Türk ordusunun Türk Ulusuna armağanıdır.
Bu nedenle; Başkomutanlık meydan savaşının kazanılmasının 89.yıldönümünde Ulusal Kurtuluş savaşında ve günümüz vatan savunmasında şehit olan bütün kahramanlarımıza ve gazilerimize her zaman minnet ve şükran duyacağız.


Bu Vatan Kimin


“Ardına bakmadan yollara düşen,
Şimşek gibi çakan sel gibi coşan,
Huduttan hududa yol bulup koşan,
Cepheden cepheyi soranlarındır…


İleri atılıp sellercesine,
Göğsünden vurulup tam ercesine,
Bir gül bahçesine girercesine,
Şu kara toprağa girenlerindir…


Tarihin dilinden düşmez bu destan,
Nehirler gazidir dağlar kahraman,
Her taşı yakut olan bu VATAN,
Can verme sırrına erenlerindir…


Gökyay’ım ne yazsan ziyade değil,
Bu sevgi bir kuru ifade değil,
Sencileyin hasmı rüyada değil
Topun namlusundan görenlerindir”….diyen Şair Orhan Şaik GÖKYAY’ın dizeleri sözün bittiği yerdir…

30.08.2011
Nermin AYDINLI

20 Ağustos 2011 Cumartesi

Ardı arkası kesilmeyen şehit haberleri ile Türkiye sarsıntı üzerine sarsıntı yaşıyor. Yüreğimiz kan ağlıyor. Anaların, babaların, çocuklar ın, eşlerin feryatları dağları taşları deliyor.Maalesf ateş düştüğü yeri yakıyor.

Lanet olsun!


Bir tarafta gencecik bedenler bir bir kara topraklara verilirken, bir tarafta terörün bitirilmesi üzerine laf kalabalığı yapılıyor. “Mübarek ayda kan dökülmez” deniyor. Peki! Katiller, caniler, vatan hainleri kutsal ay diye bekliyor mu ki de, bu neyin sabrı! aklım almıyor.. İnsanlığımdan şüphe eder oldum. Böyle bir söz neye istinaden söylendi ve neyin sabrı… Oysa ki; islam dini fitne ve anarşiyi şiddetle men eder. İslam dininde teröre hiçbir şekilde yer yoktur.


Bu kadar esneklik, bu kadar tolerans neyin nesi, yoksa bunların emellerine ulaşması mı beklenecek? Ya da Amerika mı izin verecek?


Lanet olsun!


Törör amacına ulaşmak için her yola başvuruyor. Savunucuları, yandaşları, akbabalar, leş kargaları ise pusuda... Bir bir fidanlar toprağa verilirken bayram havasındalar. Terör sorunu olmadığı, demokrasi sorunu olduğu hala söyleniyor. Eğer böyle gelecekse istemez gelmesin güzel ülkeme böyle demokrasi.


Demokrasinin Kürt açılımı olduğunu eğer öğrenmişseniz çok geç kaldınız çok!!!




Analar ağlamasın deniliyor, maalesef anaların gözlerinden kan akıyor kan… Vatanına öyle bağlılar ki yüreklerine taş basıyor ve “Vatan sağ olsun” diyor. Vay, vay ülkemin güzel insanları, sabır taşının kalmaması böylemidir ki şehit haberlerinin ardı arkası kesilmiyor.


Ordu bir milletin varlığıdır. Gücüdür. Türk Milletinin en değerli saydığı Türk Ordusunu serbest bırakın da onlar işlerini yapsın.


Çok geç kaldınız çok! F’16’lar Kandili vuruyor. Ama; Aslan gibi vatan evlatları vatan uğruna can veriyor.


Çok geç kaldınız çok! Sabırlar çok önce taşmalıydı…


İçimden o kadar çok şeyleri yazmak geçiyor ki, her neyse:


“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda!
Canı, cananı bütün varı mı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.”(M.Akif ERSOY)


Aziz şehitlerimiz Türk Ulusu sizinle daima gurur duyacak, bıraktığınız yerde nöbeti devralacaktır. Ruhunuz şad olsun.

Nermin AYDINLI

20 Temmuz 2011 Çarşamba

KANLA BESLENENLER….

Hepimiz yastayız. Gencecik fidanlar, ömürlerinin baharında yine kara topraklara konuldu. Bu nasıl bir belaymış ki 30 yıldır bitirilemedi. Azdıkça azdı, kudurdukça kudurdu. Ocaklara ateş düştü ve düşmeye de devam ediyor.
Türkiye ayakta. Geçmişteki şehitlerine ağladı ve bugün de yine analar, sevgililer, bacılar ‘Vatan Sağ olsun’ sözleriyle bağırlarına taş basacaklar…
Terör sadece bizim değil uluslar arası bir sorundur. Terör faaliyetlerinin en büyük özelliği şiddettir. Kan dökerek halk arasında korku ve panik yaratılır. Özellikle bir etnik amaçlı yapılıyorsa davalarında haklı olduklarını göstermek için halkta infial yaratacak eylemlerle güçlü olduklarını göstermeye çalışırlar. Etnik terör örgütü bağımsız bir devlet kurmak için etnik azınlığa ayrı bir statünün verilmesini isterler.
Etnik terör örgütü olan PKK bu güne kadar kanla beslenmiş ve ocaklara ateş düşürmüştür. Bu vatan hainleri günümüzde siyasallaşarak hedeflerine ulaşmak için demokratikleşme adı altında Kürt açılımı bahanesiyle devlete meydan okumaya devam ediyor. Terör örgütü PKK’nın siyasi temsilcisi olan BDP’liler özerlik ilan ederek “biz artık talep etmiyoruz, istediğimiz yapıyoruz. Size de bizi tanımak düşer” sözleri dış desteğinde varlığını ortaya koymaktadır.
Kanal kanal gezen kalamşörler “terörün nasıl bitirileceği konusunda ahkam kesiyor. Etnik ayrımcılığa neden olan siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik uygulamaların kaldırılması gerektiği hep söylenir. Peki bu güne kadar etnik kökeninizden dolayı istediğinizi yapamadınız, mevki ve makamlara gelemediniz mi? Yapmayın be kardeşim! etle tırnak olmuşuz, kız alıp vermişiz, ölümüzde ağlamış, düğünümüzde el ele vermişiz yapmayın! Birilerinin oyununa gelmeyin.
Böyle bir ayrımcılık olmadığı halde birileri tarafından varmış gibi gösteriliyor ve demokratik düzenin bozulması sağlanıyor. Devlet örgütlü toplumdur. Bu toplum içinde güçlü olabilmesi için tek silahlı güç olmak zorundadır. Uluslar arası düzende meşru kabul edilen güçlerin ise silah bırakması söz konu olamaz.
Daha güçlü bir Türkiye için güçlü bir toplum yapısının olması gerekir. Yasalar bütün vatandaşlara eşit davranmalıdır. Keyfiyet ve zafiyet toplumda güvensizlik ve huzursuzluk yaratır. Suçlu olana cezası verilmelidir. Hele hele toplumun huzurunu bozan, vatanın bölünmez bütünlüğünü sarsacak eylemler, söylemler olursa yasalar uygulanmalıdır. Devlet vatandaşları arasında ayrım yapamaz.
Devlet her türlü teröre karşı önlemini almalıdır ve sadece kendi içinde değil, her ne kadar uluslar arası anlaşmalarla bir takım engeller sürülse de dünya’ya haklı olduğunu anlatmalıdır.
Bu nedenle: Hiçbir güç hele hele etnik ayrımcılığa dayanan yasa dışı terör örgütü olan PKK ve onun yandaşları Türkiye ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü sarsamayacak ve emellerine ulaşamayacaktır. Tek millet olmak milli bir kimliktir ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin devamlılığı açısından taviz verilemez.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu M.Kemal ATATÜRK’ün “Ne Mutlu Türküm Diyene”,ve “Bir Türk Cihana Bedeldir” sözleri milli kimliğin önemini vurgulamaktadır.
Milli kimliğimizi yok etmeye çalışan kanla beslenen Terör örgütü PKK, ülke de kaos yaratarak Türk Milleti, Mustafa Kemal ATATÜRK’üne, vatanına, bayrağına, aziz şehitlerine, kahramanlarına sahip çıktığı sürece başarılı olamayacak ve amaçlarına ulaşamayacaklardır.
Şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve Türk Ulusu olarak hepimize sabırlar diliyorum.
20.07.2011
Nermin AYDINLI

4 Haziran 2011 Cumartesi

ENDİŞELİYİM!!!

Yazmak neyi değiştirir diye düşünmekten Uzun zamandır elim klavyeye gitmedi. Acaba endişelerim de haksızmıyım, objektif mi bakmıyorum düşüncesiyle olanlara, olaylara tarafsız bakış açısı içinde olmaya çalıştım. Evet son günlerde hele seçime ramak kala endişelerimde haklı olduğumu anladım.

Endişeliyim! Siyasetin basitleşmesinden…

Ülkemiz o kadar zor günlerden geçiyor ki bizler maalesef seçim atmosferi içinde fazla algılayamıyoruz. Siyasi liderler ve adaylar meydanlarda güçlerini göstermeye çalışırken, ağızlarından çıkanları maalesef kulakları duymuyor. Be hey gidiler sen, ben diyeceğinize Ülkemiz ve halkımız için somut projeler orta koyun. Ülke kardeş kavgasına doğru sürükleniyor, ulusal bütünlüğümüz tehlikede, eğitim sistemimiz, sağlık sistemimiz çökmek üzere, emeklimiz perişan, halkımız, gençlerimiz işsiz, sanayimiz durmuş, tarım ve hayvancılık sektörümüz can çekişiyor vs.vs.vs….

Endişeliyim! Seçim meydanlarının arenaya dönüşmesinden…

Seçimlerde şimdiden kimlerin ne kadar oy alacağı üç aşağı, beş yukarı tahmin ediliyor. ‘Ülkemiz için hayırlısı olsun’ temennileri sanırım havada kalacak ve açılım hayalleri içinde Kürt meselesi seçimi şekillendirecektir. Seçim sonrası bölgesel özerklik hakkında anayasa şekillendirilecek ve böylece başkanlık sistemine doğru gidilmeye çalışılacaktır.

Endişeliyim! Ülkemin üzerinde kara bulutların dolanmasından…

Son günlerde anadilde eğitim konusunda yaygara yapan kendilerini entel sananlar sanırım; Dil’in insanların düşünce sürecini ve düşünme kapasitelerini belirlediğini gözden kaçırıyorlar. Ayrıca; Birbirimizle anlaşmayı, iletişimi sağlayan doğal vasıtadır dil. Kendi kuralları içinde yaşar ve gelişme gösterir. Dil, bir milleti oluşturan unsurların başında gelir. Milleti koruyan, bir arada tutan sosyal ve milli bir müessese olduğu” unutulmamalıdır.

Endişeliyim! Güzel Türkçemizin yok edilmeye çalışılmasından…

Anadilde eğitime geçilirse Türk/Kürt farklı okullara gidecek, öğrenciler birbirinden ayrışacak ve kopacaklardır. Birbirlerinden ırka dayanan ayrımı yaşayacak ve toplum uç noktalara sürüklenecektir. Bu olay Kürtçe ile sınırlı kalmayacak ve ülkemizde yaşayan diğer etnik kesimlerde kendi dillerinde eğitim isteme hakkına sahip olacaktır. Verilecek tavizler yetmeyecek ve isteklerin arkası kesilmeyecektir.

Endişeliyim! Ülkemiz üzerinde oynanan oyunlar sonucu Ülkemizin bölünmesinden…

Türkiye Cumhuriyeti öyle kolay kurulmadı. Kürdü, Türkü, Lazı, Çerkezi vs. etnik kökeni ne olursa olsun hep birlikte tek dil, tek din, tek bayrak, tek vatan için mücadele verdiler ve Türkiye Cumhuriyetini kurdular.

Asla Atatürk ilkelerinden, vatanın bölünmez bütünlüğünden taviz verilemez.

Endişeliyim! YA SİZ???

3.6.2011

Nermin AYDINLI

5 Mayıs 2011 Perşembe

ANNELER GÜNÜ

Hayatın acımazsızlığı kendimizden bir şeyler alıp götürüyor. Çoğumuz yaşamın ne anlama geldiğini, insanın insanca yaşamasında nelerin etkili olduğunu bilmeyiz bile!!!
Dedik ya! Hayat acımasız diye. Evet yaşamın acımasızlığı elimizde olan değerlerimizin kıymetini bizlere maalesef unutturuyor. Hele hele insanoğlunun hırsları artık idealizm olmaktan çıkmış orman kanunlarının uygulanır olması kanıksanmış, dost, ahbap ilişkileri menfaate dönüşmüştür.
Değerlerimiz, kültürümüz ve yaşantımız gittikçe yok olmaktadır. Örf ve adetlerimizde olmayan sıra dışı yaşantılar ahlaki ve toplumsal dejenerasyona neden olmaktadır. Dünya’ya açılan pencere olarak bilinen televizyonun toplum üzerinde ki etkisi büyüktür. Özellikle gençler arasında şiddet ve gerilim dozajı artmakta ve ailelerin çocukları üzerindeki etkisi yok olmaktadır. Çağdaşlık, modernlik, özgürlük şeklinde verilmeye çalışılan sapkın derecede ki fikirler özellikle Türk toplumunun gelenek, görenek ve ananelerinin yok olmasına neden olmaktadır.
Türk aile yapısı ve değerleri günümüzde değişime uğramaya başlamış, aile, anne baba, hısım, akraba kavramları sorgulanır hale gelmiştir. Artık anne, babalar çocuklarının yaşam alanlarından uzaklaştırılmış neredeyse kendi kaderlerine terk edilmeye veya günümüzde moda olan Huzurevlerine bırakılmaya başlanmıştır. Kimi özentiden, kimi yaşamın kendisine sunduğu ihtişamdan etkilenerek sene de, veya sadece bakım parasını üstlenerek evlatlığını yaptığını düşünen koklamaya kıyamadığı yoksulluk veya sefa içinde büyüttüğü yavrusundan hak etmeği muamele görmesi ne kadar acı değil mi? Onların yerinde olmayı hangimiz isteriz?
Evlatları tarafından aşağılanan, beğenilmeyen, horlanan anne babaları gördükçe içim sızlar ve; “Allah’ım benim de anne-babam yaşasaydı, ömür boyu dizlerinin dibinde olsaydım” derim.
Bizim en değerli varlıklarımız olan anne-baba- ve büyüklerimize kişi her ne, hangi makam ve mevkide olursa olsun sahip çıkalım. Onlar utanılacak kişiler olmayıp, övünçle, kıvanç ve gururla sahip olduğumuz değerlerdir. Lütfen onlardan ilginizi eksik etmeyin. Onların hayır dualarını alın. Bir gün o yaşa geleceğinizi Unutmayın!
Bütün annelerin ve kadınlarımızın ANNELER GÜNÜ KUTLU OLSUN.
Nermin AYDINLI

27 Ocak 2011 Perşembe

TÜRK KADINI

Ülkemizde inanılmaz olayları kanıksadık maalesef. Çoğu zaman şaşırmıyor ve tepki vermeden izlemekle yetiniyoruz. Bize dayatılmaya çalışılan bazı düzenlemelerin neler olduğunu sormuyoruz veya soramıyoruz. Açlıktan ölen bebeklerin, insanların, yoksulluktan hastanelere alınmayanların çığlığını bile duyamıyoruz? O kadar kapanmışız ki içimize, kendimizle yüzleşmeye korkuyoruz.

Bu isyanım sadece bir yurttaş olarak vicdanımın sesidir. Sosyal devlet anlayışı çerçevesinde gereğinin yapılmasını istemektir.

Televizyonları, gazeteleri takip ederken insanı inciten, insan onuruyla oynayan o kadar şeyler izliyoruz ki bazen insanlığımızdan şüphe eder hale geliyorum. TV. Kanalları evlendirme programlarıyla birbirleriyle yarışıyor. Herkes her şeyi bırakmış yaşlısı, genci buralardalar. Ayrıca ilk Cumhurbaşkanımızı, Bakanları vs. buna benzer sosyal ve kültürel soruları bilemeyenlere ne dersiniz? Ne yazık ki ağlanacak halimize güler olduk.

Seçimlerin yaklaşması nedeniyle siyasilerin konuşma teknikleri zirvenin doruklarında… Birbirlerine laf yetiştirme yarışındalar.
Ya birileri bilerek ülke gündemini değiştiriyor, ya da siyasi erklerin üslubu bu şekilde mi acaba diye kendime sormadan edemiyorum.

” Hayat Şarap ve Kadın Değildir”
Diyen değerli hocam Ömer SAĞLAM’ın insanın anlayacağı şekilde açıklayıcı, bilgilendirici, düşündürücü tüm yazıları için kendisine teşekkür ederim.

Cumhuriyetle birlikte başlatılan modernleşme ile kadınların sosyal ve kültürel alanlarda, çalışma hayatında, toplumsal yaşamda, siyasette erkeklerle eşit haklara sahip olmaları hedeflense de istediği yere gelememiş ve hep cinsel obje olarak görülmüştür. Kadının sadece bir obje olarak görülmesi son derece rahatsızlık vericidir. Hele hele kadına şiddet, töre cinayetleri ise vahşet ve ilkellik göstergesidir. Ülkemizin en büyük hukuk sorunudur. Bu sorun en başta eğitim ve yasalarla aşılır. Maalesef günümüzde eğitim düzeyi düşük ve gerekli önem verilmemektedir.

Ayrıca toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadan demokratik, çağdaş bir ülke yapısına sahip olunamaz.
Bizi bizden iyi tanıyan Napoleon Bonaparte;
“İnsanları yücelten iki meziyet vardır: Erkeğin cesur, kadının namuslu olması. Bu iki meziyetin yanında hem erkeği, hem kadını şereflendiren bir meziyet vardır. İcabında tereddütsüz canını feda edebilecek kadar vatanına bağlı olmak.İşte Türkler bu meziyetlere ve fazilete sahip kahramanlardır. Bundan dolayıdır ki Türkler öldürülebilir, lakin mağlup edilemezler.” Diyen Napoleon Bonaparte’ın bu tespiti gurur vericidir.

Tarihe damgasını vurmuş kahraman Türk kadınlarını saygıyla anıyorum. Türk kadınları icabında tereddütsüz canını feda edecek kadar vatanına bağlıdırlar.

Kadın, erkek kim olursa olsun insanın insan olduğu unutulmamalıdır.

27.01.2011
Nermin AYDINLI