23 Kasım 2009 Pazartesi

ATAYA ŞİKAYET

Artık toplum olarak ne yapacağımızı ve nasıl davranacağımızı bilemez hale geldik. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilmezken ne yazık ki geçmişimizi sorgulama durumunda bırakıldık. Cumhuriyetin kurulması sırasında yaşanılanlarla şimdi yaşanılanları kıyaslamak tehlike işareti değil de nedir?
Hele hele ATATÜRK posterlerinden ve Türk Bayraklarından rahatsızlık duyulması esef verici değil midir?
ATATÜRK karşıtları hiçbir detayı atlamıyor. Onlar, ATATÜRK’ü ya iyi incelememişler, ya da çok iyi bildiklerinden fikir ve düşüncelerini TÜRK milletinin zihninden ve kalbinden nasıl silebiliriz çalışması içerisindeler. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ün milli hedeflerinden olan “Muasır Medeniyetler seviyesine ulaşabildik mi acaba? Peki ne olduğunu bile bilmediğimiz AÇILIM paketleriyle ulaşabilecek miyiz bu muasır medeniyetler seviyesine. İnsanları Türk, Kürt, alevi, sünni vs. etnik kökenleri nedeniyle kardeşi kardeşe kırdırarak mı ulaşılacak…
Ergenekon, ıslak imza, Dersim vs.ye dikkat çekilerek halkın yoksulluğu, ülkenin büyümesi, ekonomisi, işsizlik sorunu bir kenara bırakılmıyor mu? Ülkenin ekonomisini düzeltebilecek çalışma ve programlar neden açıklanmıyor?
Acaba ülkemizin bugünkü duruma düşmesinin en büyük sorumlusu ATATÜRK mü denilmek isteniyor!...
Tabi ki onlar suçludur, dünyada emsali görülmemiş bir galibiyete imza atmış, bağımsız Türk Ulusunu oluşturmuş ve Türkiye Cumhuriyetini bizlere emanet etmişlerdir.
ATAM dan Türkiye Cumhuriyetini kuranlardan, bu vatana canını verenlerden şahsım adına özür diliyorum. Demek ki bizim anlayabildiğimiz buymuş. Sizin kurduğunuz bu Cumhuriyetin ve az zamanda çooook işler başarmanızın hiçbir önemi yokmuş. Mirasyediler olarak sizin bıraktığınız toprakları, düşmanların giremediği limanları bir bir sattık, her yeri özelleştirdik. Lozan da masaya vurduğunuzu unutup, onlara yalvarır hale geldik. Binlerce Mehmetçiğimizin katilleri ile masaya oturduk. ATAM, maalesef tekrar hasta adam konumuna düşürüldük. Bizde modaya uyduk. Kendini aydın zanneden aydıncık sürüsünün, ulusun birliği ve üniter yapısını bozacak önerilerini dikkate aldık. Halkın güven duyması gereken kurumlarına çok büyük hasarlar verdik.
ATAM senin değer verdiğin Türk ve Türk Ulusu kelimelerinden rahatsız olmaya başladık. Teknolojinin bütün nimetleri kullanılarak bir bir değerlerin yok edilmesine seyirci kaldık.
ATAM ülkemize göz diken emperyalist güçlerin geçmişteki mağlubiyet intikamını vatan hainleri ile işbirliği yaparak almalarına göz yumduk. Maalesef tarihimizden hiç ders çıkarmadık. Senin tarih yazdığını nedense hep unuttuk.
AMA; Hiçbir şey için geç kalınmamıştır.

“Türk Milleti millî birlik ve beraberlikte güçlükleri yenmesini bilmiştir.”,
” Bizim başka milletlerden hiçbir eksiğimiz yok. Cesuruz, zekiyiz, çalışkanız, yüksek maksatlar uğrunda ölmesini biliriz.”,
” Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak evvelâ bizim kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti hissen, fikren, fiilen, bütün iş ve hareketlerimizle gösterelim; bilelim ki millî benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avıdır”. M.Kemal ATATÜRK’ün sözleri Türk Milletine rehber olacaktır.

İşte biz; duyana duymana, görene görmeyene bir kez daha hatırlatalım: ATATÜK İLKE VE DEVRİMLERİ’NİN ışığı, Türkiye Cumhuriyeti üzerinde emelleri olanları bir gün MUTLAKA alaşağı edecektir.

Nermin AYDINLI

23.11.2009

14 Kasım 2009 Cumartesi

ŞEHİR EŞKİYASI

Günlük yaşamda da insan hayatı tehlike de. Şehirlerin keşmekeşliği içinde kaybolup gidiyorsun. Bir oyana savruluyorsun,
bir bu yana. Çeşitli olaylara şahit oluyor ve o anki psikolojinle ne yapacağını şaşırıyorsun. İnsanların güvensizliği hat safhada. Devletine güvenmiyor, çevresine güvenmiyor, ailesine güvenmiyor hatta kendisine bile güvenmiyor. Gözünün önünde olan her şeyi teğet geçiyor. Devlet kendi görevlendirdiği memuruna güvenmezse vatandaşın güvensizliği normal değil mi? Her şey birbirine bağlı hızla değişiyor. Vatandaş şaşkın, vatandaş çaresiz. Böyle olunca da normal adi olaylarda bile adaleti kendisinin sağlayacağını düşünüyor. Tabi ki bu düşünce yanlış. Hukuk sisteminin çökmesi demek kargaşa, kaos demektir. Evet, her gün olmasa da bazen garip olaylara tanık olmuşuzdur.

Sizlerle bir olayı paylaşmak istiyorum; Halk otobüsüne Kızılay’a gitmek için bindim ve bir durak sonra otobüse binen biri bayan ikisi erkek biletçiyi dövmeye başladılar. Otobüsün içinde bulunan yolcular araya girmeyi bırakın olay yerini terk ettiler. Şaşırdım! “İnsanlık ölmüş” diye düşündüm. Adamcağızın ağzı burnu kan içinde çaresiz bir şekilde karşı bile koyamıyordu. Otobüs boşalmış ve dört bayan kalmıştık. Ben ve kızım dayanamadık ayırmaya çalıştık ama şehir eşkiyalarının gözleri dönmüş bir vaziyette söyleneni dinlemeyi bırakın hiçbir şeyi gözleri görmüyordu. Bizlerin tepkisi ve şoförün de araya girmesiyle arabadan indirildiler. Taşlarla saldırıya devam ettiler ve arabanın camlarını kırdılar. Bu da bir terördür. Şehir terörü.
Bu ve buna benzer olaylar da her ne sebeple olursa olsun kaba kuvvetle kimse hakkını arayamaz. Bu ülkenin güvenliğini sağlayacak askeri, polisi ve adaleti var. Doğru değil ama; PKK’lıların şenlikle karşılanması ve serbest bırakılması hukuk sistemine olan güveni sarsmış ve kendilerin de bu hakkı görmüş sanırım. Bu tür olaylar toplumu huzursuz etmekte. Toplumun güvensizliği kargaşayı, korkusu ise eşkiyaların çoğalmasına neden olmaktadır. Yıllarca başımızın belası olan PKK terörüyle uğraşıldı, bundan sonra da Kent terörüyle uğraşılmasın. Mazallah iplerin elden kopması ülkeyi iç savaşa doğru sürükler endişesindeyim.
Türk Ulusu olarak devletimize, ordumuza ve adaletimize inanmaya ve güvenmeye devam edeceğiz. Seçilmiş, atanmış her kim olursa olsun Türkiye Cumhuriyetinin bölünmez bütünlüğüyle, değerleriyle, insanlarıyla, hak ve hukukuyla oynamaya hakkı yoktur.

14.11.2009
Nermin AYDINLI