22 Nisan 2013 Pazartesi

“Bastığın yerleri toprak deyip geçme tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı”

Hani bazı olaylar vardır iz bırakır ve sarsılırsınız. Belki başkaları için yıkıcı değildir ama sizin içinizde fırtınalar estirir ve isyan edecek hale getirir. İşte son yaşananlar tam bu düzeyde. Türkiye’de vefasızlık, değeri bilinmeden insanı kahreden ilgisizliğin ardında ihanet!
Bunları söylerken;
Ülkenin dört bir tarafı işgal edilmiş, içerden hainlerden destek bulmuş Osmanlı İmparatorluğunun küllerinden bağımsızlık mücadelesiyle Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuştur. Padişahlıktan Cumhuriyete, Şeri hukuktan Medeni hukuka, kulluktan vatandaşlığa, kadının toplumda yer almasını sağlayacak seçme ve seçilme hakkı tanınması en büyük hak değil de nedir sizce? Türkiye Cumhuriyeti devletinin her türlü imkanlarından yararlanılarak intikam alınırcasına olan bu hareketleri içime sindiremiyorum!
Her şey yavaş yavaş, alıştıra alıştıra ortaya atılıyor ve arkasından uygulamaya geçiliyor. Şehit kanı dursun, analar ağlamasın derken, bir hain, bir terörist, bir caniden nasıl medet beklenir!
10 yıl evvel bunların olacağı söylenseydi hepimiz birden ‘hadi oradan’ derdik. Maalesef senaryo olarak gördüğümüz ve sistemli bir şekilde uygulanan Türkiye üzerinde ki oyunlar bir bir gerçekleştiriliyor. Herkesin ilgisi hainlerin üzerine çekilmişken bazı kurum ve kuruluşlarla ilgili çalışmalar sessiz ve sedasız uygulamaya konuluyor. TC. yani Türkiye Cumhuriyeti yazısından rahatsızlık duyularak bir bir kaldırılması ve ardından Türk Bayrağının neredeyse suç unsuru sayılır hale getirilmesi Türk milleti için ne kadar onur kırıcıdır.
Bayrak bir ulusun onurudur, kayıtsız şartsız egemenliğin, barışın ve geleceğin sembolüdür. Bayrak bir bez parçası değildir. Temsil ettiği en üst düzey de bir ulusun sembolüdür.
Be hey vicdansızlar, yediğiniz ekmeğin, soluduğunuz bu havanın kimlerin sayesinde olduğunu ne çabuk unuttunuz!
Belki fark etmiyorsunuz ama, bu vatan bu günlere kolay gelmedi! Yüz binlerce insan bağımsızlık ve senin iyi, özgür yaşaman için şehit düştü.
"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır"
“Bastığın yerleri toprak deyip geçme tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı” diyen, Mehmet Akif ERSOY vatanın ve bayrağın kutsallığını ne kadar içten ve yalın bir dille anlatmış.
Şehit kanlarıyla sulanan bu vatanın her bir karış toprağında şehitlerimizin hakkı olduğunu hiç kimse unutmasın! Şanlı geçmişi ve kahramanlıklarla destanlar yazan Türk toplumu tarih sahnesinde hak ettiği yeri en son Vatanımız olan bu topraklarda Türkiye Cumhuriyeti devletini kurarak seçkin yerini almıştır.
Türk ulusu olarak isteğimiz kutsallığına inandığımız vatanımız üzerinde hain emelleri olanlara fırsat verilmeden, kardeşlik ve barış içinde hiçbir ayrım yapılmadan yaşanmasıdır. Bu nedenle; en son halkın ikna edilmesi için Akiller diye oluşturulan heyetin ülkenin dört bir yanına dağılmasıyla Türk Milletinin birikim ve hassasiyetlerini zorlamış ve bu durum tehlikeli bir sürece doğru gitmektedir!
Türk Milletinin ve Türkiye Cumhuriyetinin temel değerlerine zarar verecek kararlardan karar vericiler bir an evvel vazgeçilmeli, yaşanması muhtemel olaylara meydan vermeden Akiller adını verdikleri grubun geri çekilerek çözümün üç beş çapulcudan oluşan PKK ve ülkemiz üzerinde hain emelleri olanlarla değil, istikrarlı bir mücadeleyle Türk Ulusunun desteğiyle çözüme gidilmelidir!
SON SÖZÜM: Şu günlerde kıymetini anlamasak da, ihanet içinde olsak da Türk Ulusu olmamızı, cennet vatanımızda şanlı bayrağımızın altında yaşamamızı M.Kemal ATATÜRK, silah arkadaşları ve bütün şehit ve gazilerimize borçluyuz. Bize düşen görev Türkiye Cumhuriyetini ilelebet yaşatmak ve korumaktır.
22.04.2013
Nermin AYDINLI

10 Nisan 2013 Çarşamba

AKİLLER HEYETİ



Devlet erkanı bu işin içinden çıkamayınca ‘Akil Adamlar’ adını verdikleri akiller grubu oluşturuldu. Ve şimdi ülkemizde akil olanlar, akil olmayanlar diye ikiye ayrıldı. Hukukçuları olmayan bu komisyonda; Sanatçısından gazetecisine, eski solcusundan, liboşundan, sağcısına,  Atatürk’e alerjisi olanından yetmez ama evetçisine, ülkemizi bölmek isteyen teröristinden yandaşına, bayrağımızdan rahatsız olanından, bir adet profesörüne kadar kimler yok ki! Ülkenin hakkında karar verecek 63 kişi! Demek ki, seçip gönderdiklerimizin aklı yetmemiş olacak ki akıllılardan oluşan bu heyeti kurmayı düşünmüşler!

Eh ne diyelim hayırlı olsun!

Bu komisyona umut bağlayanlar ülke yararına olumlu kararlar çıkmasını beklemesin. Çünkü bu grubunun birçoğu tarafı belli olan, bir kısmı da işin içinde olmak için olanlar. Bu zatı muhteremler ülkemizin dört bir yanına gidip çözüm sürecini, yeni anayasayı başkanlık sistemini allayıp, pullayıp anlatacaklar. Karşı çıkanları belki de ülke menfaatini düşünmeyenler, barış sürecine engel olanlar diye ilan edecekler. Kısaca verilen görev doğrultusunda yapmak zorunda olduklarını yapmaya çalışacaklar!

Yıllarca bu ülke, terör belasından kurtulmayı ve barışın gelmesini elbette istedi. Kimsenin bunlara itirazı yok. Ama, tekrar tekrar dile getirdiğim gibi Ülkemizin kaderi vatanımız üzerinde hain emelleri olanların, işbirlikçilerinin iki dudağı arasında olamaz!

Hala anlamış değilim! Koskoca bir devlet nasıl olurda İmralı’da yatan katil ile işbirliği yapar. Nasıl olurda suç sayılması gerekirken Öcalan’a methiyeler düzülür ve mektuplar havalarda uçuşur. ‘Ölenler öldü, bundan sonrasına bakalım’ mantığıyla hareket etmek şehitlerimize vefasızlık, ailelerine de haksızlık değil mi?

Allah aşkına birileri bunun mantığını bir söylesin!

Ayrıca iyi terörist, cici terörist, dağda geri hizmette olan terörist, adam öldürmemiş terörist vs. sözlerle teröristlerde aklandı ya başka söyleyecek bir söz kalmadı!

Teröristlerin silahlı mı, silahsız mı ülkeyi terk edeceği konusunda sanırım bir fikir birliği oluşmadı! Akil olmasak da acizane bir önerim size; nasıl olsa Habur’da bunlar davullu zurnalı karşılandı, yine törenle ve VİP hizmetiyle gönderilsin ne dersiniz?

Güzel ülkem ne hale geldi! Vatandaş unutuldu. Atatürk İlke ve Devrimleri yasada olmasa da uygulamada bir bir yok edilmeye çalışılıyor. Kurum ve kuruluşlardan birer birer TC’ler kaldırılıyor. Kadına şiddet artıyor. Sokaklarda öldürülen kadınlar film gibi ekranlarda gösteriliyor. Vatandaşın ilgisinin başka yöne çekilmek istenircesine diziler birbirleriyle yarışıyor. Zengin, fakir arasında uçurumlar oluştukça oluşuyor. Vekiller bir bir üstüne kendilerine kıyak geçerken emekli- çalışan kendi kaderine terk edildi ki hali bile sorulmuyor…

Halkımız kendi kaderiyle baş başa kalmışken neyse ki,  Akiller Heyeti ülkemizin bu sorunlarına da bir çözüm bulur ne dersiniz?

SON SÖZÜM: Ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ufku o kadar genişmiş ki o gün yaşadıklarını, ileride de yaşanabileceğini düşünerek ülkemizi emanet ettiği gençlere yol gösterici sözleri olan Gençliğe Hitabesini bir kez daha hatırlayalım ne dersiniz?

Ey Türk Gençliği!
“Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”
Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927



8.4.2013
Nermin AYDINLI