25 Ekim 2009 Pazar

İÇİME SİNDİREMİYORUM.

İÇİME SİNDİREMİYORUM.

Birkaç gündür kafalarda soru işareti bırakan PKK’lıların dağdan inmeleri ile ilgili haberleri esefle izlemekteyiz..İşte olan oldu bu işin sonu nereye varacak…Yurdun her bir köşesinde PKK’lılar şenlik yaparken, bu vatana canını vermiş oğullarını, eşlerini, babalarını geri isteyenler…Gözünü kırpmadan vatanım deyip bir parçasını kayıp etmiş gazilerimizin feryatları…Kahrolsun PKK diyenlerin coplanması…Ülkemden manzaralar.Bir bir izliyoruz film seyreder gibi. Bir taraf kan ağlıyor, diğer taraf zafer kazanmış edasıyla boy gösteriyor. PKK mı yoksa Ergenekon mu daha tehlikeli? diye vatandaşın kafası karıştırılıyor. Ergenekon terör örgütü adı altında gözaltına alınan henüz suçları sabit görülmemiş aydınlar hala içerde. Ya PKK’lılar jet hızıyla ayaklarına götürülen mahkemelerde ne söyletilip, serbest bırakılıyor. Makam araçlarıyla ve ikramlarla karşılanıyor. Gelen 34 PKK’lı kahraman ilan edilince elbette vatanını seven insanlar hain durumuna düşer ve bu süreçte arabozucu olur. PKK’nın terör örgütü olmaktan çıktığı bu son olaylarla tescillendi. Sıra ellerinde getirdikleri mektupta yazan İmralı’dakinin isteklerini yerine getirmeye geldi. EEEEEE adam boşuna mı o kadar kitapları okudu? İçerde başka ne işi vardı. Hem dinlendi hem de yıllar sonra kazanacağı zaferi hesap etti. Yattığı yerden terör örgütünü yöneten terörist başı sonunda 3 aşamalı yol haritasını açıklama da gecikmedi. Osmanlı’nın isyanları bastırmak için ele başları affedip, paşalık rütbesi vererek maaşa bağladığını, Osmanlı gibi büyük düşünülmesi gerektiğini söyleyen Kürt konusunda çalışmalar yapan Mümtaz TÜRKÖNE’ye ne demeli? Geniş kapsamlı bir af çıkarılarak başta terörist başı ve diğerleri bölücü olmadıklarını söyleyerek serbest bırakılacak, düşüncelerinden dolayı içeri giren aydınların zindanlarda çürütülecek olmalarına ise kader mi diyelim… Bir daha grup çağırmayacağını söyleyen terörist başı devletin gidip PKK ile görüşmesine bir şey demeyeceğini söylüyor. Sorarım size! Devlet teröristlerle masaya oturur mu?
Daha ne söylenir ki, içimize mi sindirelim, bunu mu bekliyorsunuz? Üzgünüm seyirci kalıyorum!... Millet kan ağlarken, vatan diye inim inim inlerken olanları içime sindiremiyorum.YA SİZ?...

24.10.2009
Nermin AYDINLI

20 Ekim 2009 Salı

PARDON

Haydi gözümüz aydın!..Demokratik açılım buymuş demek…Artık terör bitecek.PKK’lılar ellerinde mektupla barış elçileri olarak şehre indiler.Bir bayram havası, bir şenlik nerdeyse tatil ilan edilecek. Vatan haininin çocuk katilinin direktifiyle gelen teröristlerle birlikte birden demokratik bir ülke oluverdik. Sanırım AB’ye girmemizde bir engel kalmadı. Bu kadar kolaydı da neden yıllardır analar, babalar, eşler, çocuklar ağladı, ocaklar söndü? Neden gül gibi fidanlar soldu gitti? Pardon! PKK’lılar, vatan hainleri istemeden dağa çıktı, istemeden örgüt kararına uymak zorunda oldukları için sizleri şehit etti. Pardon! onlar masum, onların evleri, köyleri yok edilmiş…Onlar haklıymış Ya Sen Şehidim!...Üzülme! benim içim kan ağlıyor onların bu kadar rahat bir şekilde geldiklerini görünce…Vatanseverler bu kadar rahat değil. Kalemler her şeyi yazamıyor. Bakın olanlara, bakın onların rahatlığına acaba hayal mi görüyorum… Vatanı bölmek için örgüte katılacaksın, ölüm saçacaksın ve elini kolunu sallaya sallaya gelecek kahramanlar gibi karşılanacaksın. Demokratikleşme buymuş demek… Açlık, işsizlik ve yoksulluğun bitmesini istemek demokratik hak olmuyor, Kürt sorununda yanlış politikanın izlendiği, Kürt halkının ve önderinin barış ve demokratik çözümde ne denli kararlı, iyi niyetli ve ısrarlı olduklarını söylemeleri demokratikleşme oluyor. Türkiye sanayisini, ekonomisini, eğitimini, düzeltti sadece demokratikleşmesindeki en büyük engel olan Kürt sorunu kaldı. Pardon! Sizlerin Kürdistan’ın köy, kasaba ve şehirlerinde yeterli imkanlarla yaşamak istediğinizi unutmuştum. Pardon! Kürt kimliğinizin anayasal güvenceye sahip olarak özgür ve eşit yaşama istediğinizi unutmuşum. Pardon! ben, Türkiye Cumhuriyeti, Ülkesi ve Ulusuyla bölünmez bütünlüğüne, Tek devlet, tek ülke, tek ulus ve tek bayrak ülküsüne takılmış gidiyorum. Bu ülkede herkesin güllük gülistanlık içinde, sadece ve sadece kürt halkının her türlü ayrımcılığa maruz kaldığını unutmuşum. Pardon! Birileri tarafından artık dağdan inip siyasi arenada mücadele vermenizin istendiğini unutmuşum… Neden bu kadar sızlandım, neden geniş çerçeveden bakmıyorum olaylara. Sanırım ben çağ dışı, insan haklarını ihlal eden, ilerisini görmeyen halen Yurtseverlik peşinde koşan dar kafalı birisiyim…
20.10.2009

Nermin AYDINLI

4 Ekim 2009 Pazar

SORUNUMUZ AÇILIM MI?

SORUNUMUZ AÇILIM MI?



Türkiye’nin bugünkü durumu çıkmaz ve tehlikeli bir yol almaya başladı. Bir tarafta açılımlar, bir tarafta yoksulluk, bir tarafta yozlaşmaya başlayan değerler… Gündemin hızına erişilemiyor. Açılım ve demokratikleşme diye bir yol tutturmuşuz ve bunun peşinde koşup duruyoruz. Neyi ne kadar biliyoruz. Bunlarla uğraşırken acaba Türkiye’nin en önemli sorunlarından olan Türkiye ekonomisini hiç merak ediyormuyuz? İhracatın düştüğünü, yatırımların durduğunu, işten çıkarmaların hızlandığını,vatandaşın alım gücünün azaldığını kaçımız biliyoruz.Türkiye tarımı ne durumda, çiftçinin, üreticinin sorunları nelerdir? İşsizlik rakamları açıklanırken kaçımız ciddi bir şekilde dinliyoruz. Maalesef birilerini kriz teğet geçerken yoksullukla uğraşan halkımız birilerinin hamuduyla götürdüklerinin bile farkında değiller. Kaldı ki açılım nedir? sorusuna cevap arayacaklar… Aslında bizim sorunumuz açılım ve demokratikleşme olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Dünya küreselleşme yaşarken, doğanın tahrip edilmesiyle birlikte emperyalist ülkelerin kaynakları azalmakta ve kendilerine yeni yeni kaynaklar aramaktadırlar. Bu da ekonomisi gelişmemiş, kaynakça zengin olan ülkeleri cazip hale getirmektedir. Ya direk saldırılmakta ya da çeşitli oyunlarla iç huzursuzluğa doğru itilmektedir. Orta doğu bugün kan gölüne çevrilmiş ve içler acısı bir durumdadır. Köprü vazifesini gören dört tarafı denizlerle çevrili ve doğa kaynakları zengin olan ülkemiz bazılarının iştahını kabartmaktadır. Empertalist güçlere karşı bir ders veren bu ulus nasıl yok edilir projesi üretilmektedir. Yıllarca iç içe yaşamış ve hiçbir şekilde ayrıştırılmamış kimlikler ayrıştırılmaya çalışılmakta ve hepimiz bir dipsiz kuyuya çekilmekteyiz. Bölge halkı da oynanan oyunun farkında değiller. Doğu ve güneydoğunun esas sorunu feodalitedir. Birileri Kürt vatandaşlarımızı rant kapısı görmektedirler. Kürt hakkı diyenler acaba Türkiye Cumhuriyetinde istedikleri yerlerde(mecliste, bürokrasi de ve her alanda) olmadılar mı? Ha! Hizmetin eksik olduğunu, yoksulluğun giderilmesi gerektiğini söyleyin o zaman biz de sizinle demokratik haklarımız diyelim. Yok kardeşim demokratik hak sadece bir tarafa olmaz, sizler hak derken diğer tarafın da haklarını çiğnediğinizin farkında değilsiniz. Bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin aynı haklara sahip olduğunu çok iyi biliyorsunuz ama içinizde ki birilerinin işine gelmiyor. Bunların amacı ülkemizi hem bölmek, hem de sömürge haline getirmektir. Zengin kaynakları kullanılmayan ülkemiz zamanla dışarı bağımlı hale gelecektir. Üretmeyen bir ülke ekonomisinin çökmesi bağımsızlığını kaybetmesi demektir. Yok kardeşim yok birilerinin sizin üzerinizden rant sağladığının farkında değilsiniz. İşsizlik ve gelişmemişlik sadece doğu ve güney doğuya mahsus bir sorun değil. Bu ülkemizin ve hepimizin sorunudur. Sanayinin durması, tarımın ve hayvancılığın yok olması hepimizin sorunudur. Eğitimsizlik, yoksulluk ve yoksunluk hepimizin sorunudur. Bunlar çözülürse zaten demokratik açılımı gerçekleştirmiş oluruz. Etnik ayrımcılık kendiliğinden ortadan kalkar ve işbirlikçiler, rantçılar amaçlarına ulaşamazlar.

Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” sözü etnik kimliklerin ötesinde herkesi kucaklayan, bütünleştiricidir.

Ulu Önderimiz ATATÜRK’ün, “Türk milletini oluşturan bireylerin kökenleri ne olursa olsun, devlet yönünden tartışmasız eşitliğini, birlikte yaşama arzusunu, Türkiye Cumhuriyetinin üniter yapısına ve toprak bütünlüğüne sahip çıkılma bilincini içeren çağdaş bir olgu” olduğunu vurgulayan bu sözlerini hatırlatmak isterim.

Anayasamız da Türk milleti ve Türklük kavramları etnik baz da değil, kucaklayıcı, temsili anlamda yer almıştır.

Anayasamızın 3’üncü maddesine göre ,“Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür”.

04.10.2009

Nermin AYDINLI