12 Mayıs 2010 Çarşamba

GENÇLER UYANIN

Kamu Hukuku Profesorü'nün haykırışını sizlerle paylaşmak istedim.Bu çığlık vatana ihanet değil, vatanseverliktir.Ülkemiz kolay kurulmadı ve binlerce Mehmetciğimiz canlarını boşa vermedi.Anaların göz yaşları beyhude akmadı ve akmamalı.Vatansız bir millet yok olmaya mahkumdur.Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti üzerinde oynanan bu oyunlara gelmemeli ve biz vatanını sevenler değerlerimize ve ülkemize sahip çıkalım.
"Ey Türk Gençliği!...Birinci vazifen, Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir".M.Kemal ATATÜRK

- "Gencler uyanın. Türkiye cumhuriyeti tasfiye ediliyor..."

HERKES BAGIRIP CAGIRDIGINA GORE
BU ULKEDE BIRSEYLER OLACAK ARTIK


Türkiye Cumhuriyeti Tasfiye Ediliyor

Türkiye, son yıllarda sürekli olarak dıştan dayatılan reformlarla uğraşmak zorunda bırakılıyor. Birilerinin çok acelesi olduğu için, bir an önce istedikleri aşamaya gelebilmek için dışarıdan içeriye doğru sürekli olarak bir inisiyatif yönlendirmesi yapmaktadırlar. Böylesi dışmerkezli bir emperyalist oyuna bütünüyle Türk toplumu alet edilmek istenirken Türk ekonomisinin köşe başlarını tutan kadrolarla medyada etkili olan işbirlikçi mandacı gruplar, ülkemizi böylesi bir maceraya doğru el birliği ile sürüklemektedirler. Yüzyıllar önceden hazırlanmış bir plan ve bu doğrultudaki proje uğruna büyük bir ulusal kurtuluş savaşı vererek kurmuş olduğumuz Türkiye Cumhuriyeti tasfiye edilmektedir. Bu gerçek artık saklanamayacak kadar açık ve net bir biçimde Türk kamuoyunda kesinlik kazanmıştır.
Hiç kimse cumhuriyet yıkıcılığı ya da Türkiye düşmanlığı yaptığını kabul etmiyor. Her şey "değişim" kavramı içerisinde ve Türk devleti dıştan zorlanan bir plan dâhilinde çözülmeye mahkûm ediliyor.

Değişim sözcüğünün sihirli görünümünün arkasına sığınan ikinci cumhuriyetçiler, maddeci işbirlikçiler, alt kimlikçi federasyoncular, ılımlı İslamcı görünümlü şeriatçılar, emperyalizm ve Siyonizm ile her türlü işbirliğine açık olan oportünistler koalisyonu elbirliği ile Atatürk'ün cumhuriyetine saldırmaktalar ve kültürel alt kimlikçilik dış desteklerle hortlatıldığı gibi kayıt dışı ekonominin sağladığı olanaklarla yer altı ilişkileri doğrultusunda birçok mafya ve benzeri hukuk dışı çıkar örgütlenmelerinin de gündeme geldiği görülmektedir. Kurtlar Vadisi gibi televizyon dizileri ile böylesine hukuk dışı bir yapılanma iç ve dış menfaat çevreleri tarafından hem özendirilmekte hem de desteklenmektedir.
Böylesine olumsuz bir süreç içinde ülkenin birliği ve bütünlüğü tehlike altına sürüklenmekte, yetmiş beş milyonluk bir milletin gelecek güvencesini sağlamakla görevli Türk devleti her gün biraz daha gerileyerek devre dışı kalmaktadır.

Bu aşamada Türkiye'yi yöneten bir zihniyet, yeni dönemin plan çalışmalarında devletin küçültülmesini ana hedef olarak ilan etmektedir. Bu tür bir hedef belirleme, şimdiye kadar yarısı tasfiye edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin geri kalan diğer yarısının da tasfiye edilmek istendiğinin en açık göstergesidir. Sürekli olarak dış baskılarla iyice küçülmüş olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin geleceği ile ilgili planlama çalışmalarına devletin küçültülmesi ana hedef olarak belirlenirse, bu gelecekte Türkiye Cumhuriyeti' nin ulusal ve üniter yapısının ortadan kaldırılmak istendiğinin en açık göstergesi olarak anlaşılmasıdır.

Çünkü OECD istatistiklerine göre; Avrupa ve Amerika gibi kıtalardaki batı ülkelerine oranla en küçük devlet Türkiye Cumhuriyeti' dir.

Batı ülkelerinde devletin ekonomideki ağırlığı ortalama olarak yüzde 40 ya da 50 oranında olmasına rağmen, Türkiye'deki devletin ekonomideki büyüklüğü son yıllarda yüzde 20'lerden yüzde 10'lara doğru küçülmüştür. Kendi devletlerini güçlü ve büyük tutan batılı emperyal ülkeler sıra Türkiye'ye gelince, Osmanlı İmparatorluğu' nun bugünkü mirasçısı Türkiye'yi daha da küçültmenin yollarını aramaktadırlar.

Avrupa Birliği sürecinde yani bir Yugoslavya modeli yaratarak Türkiye'nin ülkesini bir Sevr haritasına dönüştürmek isteyenler, bu doğrultuda devletin küçültülmesi için sürekli olarak baskı yapmaktadırlar. Avrupa Birliği'ne paralel olarak IMF ve Dünya Bankası gibi uluslar arası kuruluşlar da Türk devletinin küçültülmesi için devletin yetkili organlarını baskı altında tutmaktadırlar. Kabuk devlet suçlamaları ile medyadaki papağanlarını Türk devletinin üzerine süren emperyal merkezler kendi devletlerini daha da büyütmenin arayışı içindedirler. Bu doğrultuda dünyanın her bölgesini sömürge durumuna düşürürlerken, Türkiye'yi de iyice küçülterek çeşitli eyaletlere bölebilmenin çabası içindedirler.

Büyük Avrupa, Büyük Ortadoğu, Büyük İsrail gibi dünyanın merkezini içine alacak bölgesel federasyon planlarına Türkiye'nin ülkesini merkez yapmak isterlerken, bu ülkenin üzerinde kurulu bulunan Türk devletinin ortadan kaldırılmasına giden yolu açmak istemektedirler.

Demokrasi, küreselleşme, değişim gibi sihirli sözcüklerle Türk Devleti yavaş yavaş ortadan kaldırılmakta,

gelecekte bir dış destekli federasyona giden yol açılmaya çalışılmaktadır. Batılı merkezlerin hepsi bu doğrultuda çalışırken, Yugoslavya'dan sonra dünyanın merkezinde kurulmuş olan Türk devleti de tasfiye edilmek istenmektedir. Son yıllarda reform adı altında gündeme getirilen bütün yasal düzenlemelerinin devletin merkezi gücünü ortadan kaldırdığı, parçalı bir yapıyı ortaya çıkarabilmek üzere merkezin yetkilerinin sürekli olarak yerel yönetimlere devredildiği artık iyice görülmektedir.

Tablo kesin hatları ile belli olduğuna göre, Türk devletinin geleceğine bir büyük ulusal kurtuluş savaşı vermiş olan Türk milleti karar verecektir. Türk milleti ulusal ve üniter cumhuriyet devleti tasfiye edilirken, bu gidişe bir dur diyecek, ulusal egemenliğine sahip çıkarak yeni yüzyılda da bağımsız Türkiye Cumhuriyeti' nin çatısı altında yaşamını sürdürecektir. Artık devleti ve cumhuriyeti ortadan kaldırmakta olan bu reform görünümlü deforme sürecine Türk Milleti acilen "dur" demelidir.
Not: Bu yazı bir kamu hukuku profesörünün kamuoyuna uyarısıdır.
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN
(Tuzyolu)

3 Mayıs 2010 Pazartesi

TÜRK MİLLETİNİN SABRI

TÜRK MİLLETİNİN SABRI
Anayasa değişikliği ile şehitlerin artması ile açılımcılar saçılımcılar mutlu. Türk ordusunun seçkin subayları terörist diye tutuklanırken, AKP-PKK’lılar Ankara’da cirit atarken ülke ölü toprağı serpilmiş gibi.

Ülkenin genel durumu, kaos kelimesi ile ifade edilebilir.

Bakın; Vahşi hayvanlar uyuyan devleri ölmüş zannı ile saldırırlar… Çünkü beyinleri yoktur. Akılları midelerine bağlı olan kartallar uyuyan kurtların yemleri olur.

Bir kez daha hatırlatalım; Türklerin en belirgin özellikleri; hoşgörüsü, sabrı, dayanıklılığı; mazlum milletlere sahip çıkması, hamilik yapmasıdır.

Bu nedenlerden dolayı da; bu mazlum rolünü çok iyi oynayan milletlerin tuzakları, Türkleri tarih boyu sabırlı olmayı metanetli olmayı acı bir şekilde öğretmiştir..

Dillerle yürekler bir olmuş, insanlığa düzen, Türk’ün hayatının, olmazsa olmazı, olmuştur.

Türkler; Nemelazımcılığı; Şerefsizlik olarak addetmişlerdir..

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın dememiş, zehirli yılanlara yaşama hakkı tanımamıştır.

Bilmiş ki; Zehirli yılanlar, kimi zayıf bulursa onu zehirleyecektir....

İslam’a hizmet; Türklüğe hizmettir, insanlığa hizmettir, anlayışı ile hareket ederken; Allah yolundan zerre kadar sapma göstermemiştir...

Allah’la insan arasına hiç kimsenin girmesine müsaade etmemiştir.

Atalarımızın sosyal hayata bakışı, insanlığa bakışı Hakkaniyetle davranmak, Hak yolunu göstermek olmuştur.

Gittiği her yere; düzen ve nizam götürmüş, adalet üzere hüküm vermiş, adaletle hüküm sürmüştür.

Medeniyet; Türklerle birlikte gelişmiştir.

Türklerin hassasiyetlerini ve güçlerini; rakipleri, düşmanları, haçlılar çok iyi tespit etmişlerdir.

Bu yenilmezliğin ve çalışkanlığın nedenlerini çok ciddi şekilde araştırmışlardır.

Adalet üzere hüküm vermeleri, mazlumların yanında yer almaları, yardımlaşmayı çok iyi bilmeleri ve uygulamaları, komşusu aç iken tok yatan bizden değildir, hadisini hiç unutmadan yaşamaları, kadınlara Cennet anaların ayakları altındadır, hadisinin anlamına göre davranmaları, kadınları Allah’ın en kıymetli emaneti olarak görmeleri...

Vatan sevgisi imandandır, hadisinin idrakinde olmuştur. Vatan sevgisinin; Allah sevgisi, peygamber aşkına eşdeğer olduğunu, Vatan için; ölürsem şehidim, kalırsam gaziyim diye savaşa düğüne gider gibi gittiğini, tespit etmişlerdir.

Bu tespitleri yapan dış ve iç güçler; Türk’ün elindeki, yüreğindeki hasletleri yok edebilmek için oyun üzerine oyun oyun, tezgah üzerine tezgah kurdular, uyguladılar, uyguluyorlar.

Türklere yavaş yavaş Türk olma özelliğini kaybettirmeye başlamışlardır....

Din bizim en hassas yanımız olduğunu bilen Avrupalı; Türklüğümüz üstünde önce bu noktadan oyunlara başlamışlardır. Münafıkları, iktidara taşımışlardır

Yalakalık, nemelazımcılık, vurdumduymazlık, sahtekârlık gibi meziyet olarak yansıtılmıştır..

Dini değerleri istismar edenler, vatansız ve dinsizler; ulema kisvesine bürünmüşler; Allah’la kul arasına girip insanları cehalete sürüklemişlerdir.

Bunların yanında ahlaksızlık toplumda yaygınlaştırılmaya başlamış; rüşvet bilmeyen Türkler rüşvete bulaşmış, yalan talan dolan yaşam biçimi haline getirilmiştir.

Devleti ebed müddet diyerek, sadakatle devlete bağlı olanlar arasında ayrılık tohumlarını yeşertmektedirler.

Özgürlük ve demokrasi denile denile millet, kaosa sürüklenmektedir..

Gafletin acı faturalarını millet çok ağır öder hale gelmiştir.

Yapılmak istenen Türklüğün öz be öz hasletlerinin unutturulması, unutulma noktasına getirilmesidir..

Türklüğün erozyona uğratılması, beyni ve kalbi yabancılar için atanların amacıdır.

Ancak Türk’ün sabrının zorlanması halinde nelerin olduğu ise tarihi gerçeklerdir.

TUZ YOLU-ALINTI(Nurullah AYDIN)

Bu yazılanlara başka ne eklenebilir ki!!!!
Nermin AYDINLI