Sivil Toplum nedir? Sivil Toplumun faydaları nelerdir? Günümüzde
yaygınlaşan, sık sık konuşulan sivil toplum nasıl olmalıdır ve bir ülkenin
gelişiminde ki rolü nedir sorularına yanıt aramadan önce, ülkemiz de büyük göç
alan metrepol kentlerde çoğunluğu köy ve kasaba derneklerinin oluşturduğu, ortak
paydalarının karşılık beklemeksizin yardımlaşma ve dayanışma olan ve
birbirleriyle iletişim kurma, kaynaşma, gelenek ve göreneklerini yaşatmak
amacıyla kurulan pek çok Sivil Toplum Kuruluşları (STK), yani dernekler vardır.
Sivil Toplum; insanların tek tek yapamadıklarını beraber
yapmasıdır. Yani birlikteliği, gönüllülüğü ve dayanışmayı temsil eder.
21.yüzyılda önemli bir kavram olan sivil toplum, akademisyenlerin yanı sıra
buralara gönül verenlerin de tecrübelerinden yararlanılması gereken yerlerdir.
Meslek odaları, sendikalar, vakıflar ve hemşehri dernekleri Sivil Toplumu
oluşturur. Sivil toplum bir ülkede demokrasinin ve ekonominin gelişmesinde
etkili olup, aktif vatandaşlık anlayışını da beraberinde getirir. Sivil toplum,
devlet-toplum, birey ilişkilerinin demokratik bir şekilde düzenlenmesinde
önemli bir rol oynar.
İnsanların gönüllü olarak bir araya gelmesiyle bir şeyleri
yapmak için kurulan sivil toplumların en büyük sıkıntısı finansman sorunudur.
Üye aidatlarıyla ayakta durmaya çalışan dernekler vizyonlarını
belirleyemediklerinden dolayı da sıkıntılar çekmektedir.
Türkiye’de günden güne sayısı artan STK’ların etkili oldukları
söylenemez. Yani, STK sayının yüksek olması, sivil toplumun Türkiye'de etkili
olduğu anlamına gelmez. Sivil toplumun hem örgütsel yaşam olarak, hem
demokratik yönetim tarzı olarak beraber düşünülmesi gerekir. Sivil toplumlar
dostluk ve arkadaşlıkların kurulduğu, acıların ve sevinçlerin paylaşıldığı
ortak yerlerdir.
Her ne kadar ülkemiz de boşa harcanan zaman olarak görülse de insanların
boş vakitlerini randımanlı ve yararlı bir şekilde geçirmesini sağlayan STK’lar
topluma yararlı bireyler kazandırır. İçe dönük yaşantımızı dışsallaştırır ve
aktiflik sağlar.
STK’ların maddi çıkarı olmaz. Bazı STK’ların hedef kitlesi
kuruluş amaçlarında belirlenen kitleler olup, belirledikleri alan dışında bir
şey yapamazlar hele hele hemşehri dernekleri olan sivil toplumlar içe dönük
çalışırlar. Bu da şu soruyu akla
getirir. STK’lar gönüllümü yoksa profesyonel mi olmalıdır? STK’lar hem gönüllü,
hem de profesyonel olmalıdır. Profesyonellik fazla katılım sağlamaz. Sadece
gönüllülük de finansman sorununu halletmez. Bu nedenle ikisi de ayrı ayrı
düşünülemez. Güven ilişkisine dayanan sivil toplumlar da maddi-manevi lafı
olmaz. Sivil toplum aktif ve sorumlu vatandaşlığın yaşama geçtiği alandır.
STK’lar siyasi otoritenin baskısından uzak, kamusal alanda gönüllülük esasına
dayanır. STK’lar çoğulcu demokrasiden katılımcı demokrasiye geçişi sağlar.
Yani; katılımcı demokraside
birey, kendine yeni yaşam kalıplarını birey olarak değil, STK’lar sayesinde
siyasi partilere girmeden de sağlayabilir. Peki o zaman Sivil Toplum
Kuruluşları siyasette yer almalımıdır?
Aynı coğrafyada yaşayan
insanların kaderlerini belirleyen kural ve kararlarla ilgilenmeli ve bunların oluşturulmasında
aktif rol almalıdır. Yani, pek çok sorunların çözümü konusunda devlet
imkanlarını hizmete sunabilecek kişilere de ihtiyaç vardır. STK’lar aşırıya
kaçmadan ve bir yerlere gelebilmek için her yolu mübah saymadan içlerinde
siyasette olmak isteyenleri yönlendirmeli, sempati duydukları partiler de, bu
kişilere kucak açmalıdır.STK tecrübesiyle siyasete giren kişiler, gerek
üretkenlik gerek insan ilişkileri bakımından daha başarılıdırlar. Ayrıca
STK’lar birilerinin de siyasi ikbal elde etmek için kullanılan araca
dönüşmemelidir. STK’lar hiçbir partinin himayesinde
olmamalıdır! Çünkü, STK’lar siyasetin vesayetine girdiği an Sivil Toplum olma özelliğini
kaybetmiş olur!
Bireysellikten toplumsallığa geçişi sağlayan STK’lar da kişi
yurttaşlık bilincini kazanır. Her ne kadar günümüz de siyaset ve STK birbiriyle
özdeşleşmiş olsa da, art niyetlilerin arka bahçesi olmayan ve hukukun
üstünlüğüne, temel insan hak ve özgürlüklerine, katılımcı demokrasi ve laikliğe
inanan, evrensel değerler çerçevesinde devletin bütünlüğünü bozacak ayrımcılığa
girmeyen STK’lar tarafından halkın talepleri ifade edilebilir ve haklar
korunabilir.
Ülkemizde STK ve partiler birbirlerinden faydalanma yöntemini
bilmediklerinden kuruluş amaçlarının dışına çıkan STK’lara vatandaşlar sıcak bakmamaktadır.
Sivil Toplum Kuruluşlarının yönetimler üzerindeki etkinliği ne
kadar güçlü olursa ülkeler daha çağdaş ve demokratik hale gelir. Bu nedenle
STK’lar demokrasinin olmazsa olmaz unsurları olarak toplumsal hayatımızın odak
noktasında yer almalıdır.
SON SÖZÜM: Eğer seçilebilecek yerlerde olamadıktan sonra yani, siyaset yolunu
açmayan partilerin durduk yerde sesli enstrümanı olunmamalıdır!
Nermin AYDINLI